Yıl içinde
yaptığımız planlı gezilerin yanında bir de pat diye aklımıza gelip yola
çıktıklarımız var. Bu plansız gezilerden biri de Edine gezisi oldu. 2014 yılı 1
Mayıs'ta bir gün önce ne yapsak diye düşünürken aklımıza geldi Edirne'ye gitmek
ve çok da plan yapmadan düştük yola. Edirne'ye kendi arabamızla gittik ve sabah
erkenden yola çıkıp yaklaşık 2 saatte vardık.
Edirne'de
Selimiye Camii etrafında sakin bir sokakta arabamızı park edip yaya olarak
gezmeye başladık. Sabah çok erken saatte olduğundan henüz ortalık
kalabalıklaşmaya başlamamıştı. Bir çay ocağı bulup kahvaltı yaptık ve gezimize
Selimiye Camii'nden başladık.
II.Selim
tarafından Mimar Sinan'a yaptırılan Selimiye Camii osmanlı mimarisinin en
önemli yapıtlarından bir olmanın yanı sıra aynı zamanda Mimar Sinan'ın da
ustalık eseridir. Şehrin neredeyse her tarafından görülen Camii Drina Köprüsünden sonra UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne
giren ikinci Osmanlı eseridir. Selimiye Camii'nden çıktıktan sonra Arasta
Çarşısı'na gittik ve dönüşte neler alacağımıza bakındık. Arasta Çarşısı daha
çok turistler ehizmet etme amacı taşıyan işletmelerle dolu. Edine'nin ünlü
badem ezmesi, meyveli sabunlar, aynalı süpürge magnetleri ve daha bir çok
üründen zevkinize göre alacak bir şeyler mutlaka bulunuyor.
Arasta Çarşısı'nı gezdikten sonra Üç Şerefeli Camii, Bedesten Çarşısı ve
Ali Paşa Çarşısı'nı da gezdik. Edirne'deki tüm çarşılarda neredeyse aynı
ürünler satılıyor. Özellikli, kaliteli bir şey bulmak neredeyse imkansız. Bu
tür yapılar sadece tarihi dokusuyla görülmesi gerekiyor. Tabi işletmelerin
dağınıklığından ve beter restorasyonlardan görülecek bir şey kalırsa.
Ali Paşa Çarşısı çıkışında adını hatırlayamadığım ünlü ciğercilerden
birinde ciğer yedik. Benim için çok ayrıştırıcı bir özelliği yoktu, biber de
çok acıydı. O acıyla ne yesem giderdi aslında…
Şehir içinde biraz daha dolandıktan sonra bu sefer ünlü Karaağaç
kassabasına gidip bu gün Trakya Üniversitesi Rektörlük binası olarak kullanılan
Karaağaç Tren İstasyonu’na gidip gezdik. Karşısındaki kafelerde öğrencilerle
birlikte kahve içtik ve oradan Meriç Nehri kenarındaki çay bahçelerine gittik.
Meriç kenarına gidince farkettim ki Meriç o ana kadar gördüğüm
nehirlerin en büyüğüydü ve çok etkileyiciydi. Mayıs ayının o şerbet gibi
havasında Meriç kenarında baya bi keyif yaptık. Civardan turlarla gelen
teyzelerle muhabbet edip hayır duası aldık.
Kalktığımızda bu sefer yönümüzü II. Beyazid Külliyesi ve Şifahane’ye
çevirdik. Külliye ile ilgili genel bilgilere bu linkten ulaşılabilir.
Sırf burası içi bile Edine’ye gidilebilir. Güzel restore edilmiş, tarihi
güzel taşımış, avlusu ve vakit geçirmesi güzel bir mekan.
Biz Şifahane’den çıktıktan sonra vaktimiz olduğundan Kapıkule Sınır
Kapısı’na kadar gidip şu sayfanın tepesindeki tek fotoğrafı çektirip döndük.
Aslında bir sürü fotoğraf çekmiştik ama kendi ellerimle bastığım yanlış bir
tuşla hepsini sildim.:(
Dönüşte bir kez daha Arasta Çarşısı’na uğrayıp badem ezmesi, magnet vs
hediyelik, atıştırmalık ürünler alıp dönüş yoluna koyulduk.
Ortalama 2-2,5 saatte İstanbul’a döndük ve evimize kavuştuk. Biz
Edirne’ye arabamızla gittiğimizden şehir içinde ulaşım nasıldır, toplu ulaşım
var mı öğrenemedik. Ama gezilecek yerler genel olarak bir arada olduğundan
Şifahane hariç ihtiyaç olacağını düşünmüyorum.
Edirne hafta sonu için güzel bir rota. Sadece Meriç Kenarı’nda çay
içmek, piknik yapmak için bile gidilebilir.
Hacer
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder