9 Mart 2015 Pazartesi

Plansız Edirne Gezisi


Yıl içinde yaptığımız planlı gezilerin yanında bir de pat diye aklımıza gelip yola çıktıklarımız var. Bu plansız gezilerden biri de Edine gezisi oldu. 2014 yılı 1 Mayıs'ta bir gün önce ne yapsak diye düşünürken aklımıza geldi Edirne'ye gitmek ve çok da plan yapmadan düştük yola. Edirne'ye kendi arabamızla gittik ve sabah erkenden yola çıkıp yaklaşık 2 saatte vardık. 

Edirne'de Selimiye Camii etrafında sakin bir sokakta arabamızı park edip yaya olarak gezmeye başladık. Sabah çok erken saatte olduğundan henüz ortalık kalabalıklaşmaya başlamamıştı. Bir çay ocağı bulup kahvaltı yaptık ve gezimize Selimiye Camii'nden başladık. 

II.Selim tarafından Mimar Sinan'a yaptırılan Selimiye Camii osmanlı mimarisinin en önemli yapıtlarından bir olmanın yanı sıra aynı zamanda Mimar Sinan'ın da ustalık eseridir. Şehrin neredeyse her tarafından görülen Camii Drina Köprüsünden sonra UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne giren ikinci Osmanlı eseridir. Selimiye Camii'nden çıktıktan sonra Arasta Çarşısı'na gittik ve dönüşte neler alacağımıza bakındık. Arasta Çarşısı daha çok turistler ehizmet etme amacı taşıyan işletmelerle dolu. Edine'nin ünlü badem ezmesi, meyveli sabunlar, aynalı süpürge magnetleri ve daha bir çok üründen zevkinize göre alacak bir şeyler mutlaka bulunuyor. 

Arasta Çarşısı'nı gezdikten sonra Üç Şerefeli Camii, Bedesten Çarşısı ve Ali Paşa Çarşısı'nı da gezdik. Edirne'deki tüm çarşılarda neredeyse aynı ürünler satılıyor. Özellikli, kaliteli bir şey bulmak neredeyse imkansız. Bu tür yapılar sadece tarihi dokusuyla görülmesi gerekiyor. Tabi işletmelerin dağınıklığından ve beter restorasyonlardan görülecek bir şey kalırsa. 
Ali Paşa Çarşısı çıkışında adını hatırlayamadığım ünlü ciğercilerden birinde ciğer yedik. Benim için çok ayrıştırıcı bir özelliği yoktu, biber de çok acıydı. O acıyla ne yesem giderdi aslında…

Şehir içinde biraz daha dolandıktan sonra bu sefer ünlü Karaağaç kassabasına gidip bu gün Trakya Üniversitesi Rektörlük binası olarak kullanılan Karaağaç Tren İstasyonu’na gidip gezdik. Karşısındaki kafelerde öğrencilerle birlikte kahve içtik ve oradan Meriç Nehri kenarındaki çay bahçelerine gittik.
Meriç kenarına gidince farkettim ki Meriç o ana kadar gördüğüm nehirlerin en büyüğüydü ve çok etkileyiciydi. Mayıs ayının o şerbet gibi havasında Meriç kenarında baya bi keyif yaptık. Civardan turlarla gelen teyzelerle muhabbet edip hayır duası aldık.

Kalktığımızda bu sefer yönümüzü II. Beyazid Külliyesi ve Şifahane’ye çevirdik. Külliye ile ilgili genel bilgilere bu linkten ulaşılabilir.
Sırf burası içi bile Edine’ye gidilebilir.  Güzel restore edilmiş, tarihi güzel taşımış, avlusu ve vakit geçirmesi güzel bir mekan.
Biz Şifahane’den çıktıktan sonra vaktimiz olduğundan Kapıkule Sınır Kapısı’na kadar gidip şu sayfanın tepesindeki tek fotoğrafı çektirip döndük. Aslında bir sürü fotoğraf çekmiştik ama kendi ellerimle bastığım yanlış bir tuşla hepsini sildim.:(

Dönüşte bir kez daha Arasta Çarşısı’na uğrayıp badem ezmesi, magnet vs hediyelik, atıştırmalık ürünler alıp dönüş yoluna koyulduk.

Ortalama 2-2,5 saatte İstanbul’a döndük ve evimize kavuştuk. Biz Edirne’ye arabamızla gittiğimizden şehir içinde ulaşım nasıldır, toplu ulaşım var mı öğrenemedik. Ama gezilecek yerler genel olarak bir arada olduğundan Şifahane hariç ihtiyaç olacağını düşünmüyorum.
Edirne hafta sonu için güzel bir rota. Sadece Meriç Kenarı’nda çay içmek, piknik yapmak için bile gidilebilir.

Hacer

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder