Yirmi yıl önce Karadeniz'den yola çıkan bir Şahin dolusu aile
üyesiyle ülke çapında akraba turuna çıkmıştık. Klimasız mavi bir Şahin'le yazın
bağrında Giresun'dan, İstanbul, Bursa, Aydın, Konya ev Ankara'ya gidip 15 gün
gezip yuvamıza geri dönmüştük. Bu gezinin tek akrabasız lokasyonuydu Konya.
Hepimiz ilk defa gitmiştik, bir yer bilmiyorduk, ilk defa otelde kalmıştık.Yani
benim için tüm gezinin en heyecan verici durağıydı ve o an 2-3 yıl sonra uzun
soluklu bir ilişkimizin başlayacağının henüz farkında değildik...
İkinci karşılaşmamız bu geziden üç yıl
sonra oldu. Bir gece kalıp gezip tozup eve gitmek güzeldi de, üniversite için
dört yıl burada olacağını bilmek hiç zevkli değildi...
Geriye dönüp baktığımda çok güzel günler
geçirdim demek isterdim ama ilk aklıma gelen çok soğuk günler geçirdim oluyor
vallahi... Yani bir soğuk ancak o kadar soğuk olabilir...Nasıl anlatsam bilmem
ki bir memleket daha da soğuk olamazmış gibi geliyor bana...Daha da soğuk bir
memlekete gitmedim gerçi bu ondan da olabilir tabi...
Dört yıl da böyle geçirdikten sonra ben
artık sevgili yuvam İstanbul'a dönüp Konya'
yı unutmuştum ki çeşitli sebeplerle gezmek için Konya'ya yolum düştü tekrar...
yı unutmuştum ki çeşitli sebeplerle gezmek için Konya'ya yolum düştü tekrar...
Konya'yı aile gezisi ve üniversite hayatı
dışında başka bir gözle görmeme sebep olan bu gezileri her zamanki seyahat
ekürim Melo ile yaptık. Ve üstad Vedat Milor'u takip ederek gezerken başlığı
terennüm edip durduk...Gez dünyayı, ye Konya'yı...
Üniversite hayatında insan damak tadına bu
kadar düşkün olmuyor mu acaba, ya da ne yaptığının farkında olmadığı gibi ne
yediğinin de mi farkında olmuyor bilemiyorum…Kokusundan fellik fellik kaçtığım küflü
peynirine aşık oldum, ya ben bunu sevmiyorum dediğim Fırın Kebabı rüyalarıma
giriyor artık...
Kısaca Konya ile ilişkim aslında son iki
geziyle asıl anlamını kazandı diyebilirim...
Bu yazıyı okuyan birileri olursa ya yarım
sayfa yazmış Hz. Mevlana'dan ya da Şemsi Tebrizi'den hiç bahsetmemiş yuhh
diyebilir... İnternette konu hakkında o kadar çok kaynak varki benim satırlarım
zaten iki muhteremi anlatmaya yetmeyecektir. O yüzden bu yazı Konya'nın yemem -
içme dünyasında yenen hakkını teslim etmeyi hedefliyor...
Takip edenler bilir Vedat Milor'u her ikisi de
Konya'lı olan babaannesi ve dedesi büyütmüş. Bu yüzden kendisinin Konya
mutfağına ilgisi ve beğenisi çok yüksek. Onun rotasını izledik ve son iki gidişimizde
de kendimizden geçtik...Gez Dünyayı Ye Konya'yı II
Hacer
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder