26 Ocak 2015 Pazartesi

Budva'dan Saraybosna'ya Dönüş...



Budva'da geçirdiğimiz üç günlük yerleşik tatilcilik bize oldukça iyi geldi. Keyifli, moralimiz yerinde ve mutlu mesut otogara gelip otobüsümüzü beklemeye başladık. 
Kısa bir süre sonra ülkemizde 1970'li yıllarda kullanılan modelde bir araç geldi ve tabiki ne şoför ne de muavin İngilizce bilmiyor. Neyse artık otobüsümüzün o olduğuna kanaat getirip bindik ama gerçekten anlatılamayacak bir eskilikte otobüs.
Otobüs eski, yollar virajlı dolayısıyla bol sallantılı bir yolculuğa başladık böylece. Otobüs köylerden kasabalardan geçip gerçekten ıssız çeşitli otogarlarda ufak molalar verip yolcu alıp bırakarak 3-4 saat sonra Foca sınır kapısına geldi. Muavin pasaportları toplayıp önce ülkeden çıkış için Karadağ polisine götürdü. Daha sonra biraz ilerledik ve bu sefer pasaportlar Sırp polisine götürüldü. Gecenin bir yarısı sınır bomboş olduğundan işlemler çok çabuk bitti, pasaportlarımız bize tekrar dağıtıldı ve tekrar yolculuğa başladık. 
Sınır kapısını biraz geçmiştikki otobüsten enteresan sesler gelmeye başladı. Kısa bir süre sonra da zaten gitmemeye karar verdi ve durdu. 
Gece saat 3-4 sularında ormanlık bir alanda otobüs bozulunca insan bir tedirgin oluyor tabi. Ama biz tedirgin olmakla yetinmedik baya baya korkudan üç buçuk attık...
Bir saatlik bir beklemeden sonra otobüsü tamir ettiler, birz ilerideki bir benziklikte son molamızı verip tekrar yolculuğumuza devam ettik.
Sabah Saraybosna'ya vardığımızda Melo uyuyordu. Şoför otogarımsı bir yere girip son durak diyince önce bir şaşırdık. Çünkü orası bizim giderken gördüğümüz garın yanındaki otogar değildi. Hatta orası şehrin içi bile değildi...

Sabah sersemliğine hiç kimsenin İngilizce bilmemesi eklenince biz baya nerede olduğumuzu bilmeden kaldık mahallenin ortasında. Açık bir dükkan veya bir otobüs  buluruz umuduyla yürümeye başladık. 10-15 dakika yürüdükten sonra açık bir pastane bulup girdik. Güzel güzel İngilizce burası neresi abi, biz merkeze nasıl gderiz diye sorarken abimiz bize güzel bir Türkçe ile cevap verdi. Adı  Muhittin olan Arnavut abimiz Almanya'da Türklerle çalışırken dilimizi öğrenmiş. Muhittin abi bizim gitmeden okuduğumuz ama o an tamamen unuttuğumuz şeyi bize hatırlattı. Burası Saraybosna'nın ülkeler arası gidip gelen araçların kullandığı ikinci otogarı olan Doğu Garajı'ydı. 
Bize yolu tarif edip 103 nolu troleybüse binmemizi ve merkeze gidebileceğimizi söyledi.Biraz daha yürüyüp otobüsümüzü bulduk ve binip merkeze doğru yol aldık...

Hacer

Budva ve Sveti Stefan Adası


 

Balkanlar'da güneye indikçe hava sıcaklığının arttığını yazmıştım önceki yazılarda. Bosna Hersek'in kuzey şehirlerinde sel felaketi yaşanırken Karadağ'da hava Rus ve Alman turistlerin denize girmesi için oldukça müsaitti.
Biz de onlara aldanıp Sveti Stefan ziyaretimizi denizle birleştirelim dedik ama maalesef deniz bizim için yeteri kadar ısınmamıştı.
Budva'da ikinci günümüzde kalkıp odamızda kahvaltı yaptıktan sonra pansiyona çok yakın bir yerden kalkan dolmuşlarla Sveti Stefan'a gittik. Balkanlar'da genel olarak çok hoş karşılandık çok da güzeldi herşey ama Budva gerçekten bambaşka bir yerdi. Bütün insanlar istisnasız güler yüzlü, selam veriyor ve öyle durup dururken muhabbet ediyor. Sveti Stefan dolmuşlarının şoförü de bizim manzarayı daha iyi görmemiz için otobüste doğru yöne oturttu, sonra yol boyu bize İstanbul seyahatini anlattı. İndiğimiz yerde de bize güzelce civarı tarif edip kaçta geri döneceğini anlattı. Ben gerçekten çok sevdim Budva halkını:)


Sveti Stefan adası Budva'ya 5 km uzaklıkta olan eski bir balıkçı köyü. 1960'lı yıllarda halkı tarafından boşaltılan köy bir turizm merkezi olarak hizmet vermeye başlamış. Bir kaç yıl önce de Aman Resorts tarafından kiralanarak restore edilip ultra lüks bir tatil köyü olarak hizmete açılmış. Otelde kalmıyorsanız veya yemek için rezervasyonunuz yoksa ada gezilemiyor. Blogların birinde okumuştum. Bir çift sırf adanın içini görebilmek adına yemek rezervasyonu yapmışlar ve yemepe gitmişler adaya. İki kişi hafif bir akşam yemeği için 150 Avro ödemişlerdi. Çok mükemmel bir ada olduğu her halinden belli ama burada kalamayacaksam bir yemeğe o kadar para veremem doğrusu:)

Biz de her turist gibi tabiki adanın dışından fotoğraflarını çekip güzel bir yerde denize girelim dedik. Dedik ama ne mümkün, su mis gibiydi ama buzdu...Biraz güneşlenip su kenarında oynayıp merkeze geri döndük.
Budva'da gidilecek bir çok güzel yer mevcut ama biz çok yorulduğumuzdan ve artık biraz durmak istediğimizden sonraki iki günümüzü yazlıkçı edasıyla sahilde, parkta bahçede geçirdik.

Kendimize güzel bir kafe bulduk ve gidene kadar Budva merkezde gezilecek tüm yerleri gezip o kafede takılıp çok güzel iki gün geçirdik. Hatta gezi vlog işine de öyle takılırken ilk orada bulaştık. Videolarımızı da buraya ekleyeceğim inşallah.

Budva'da son günümüzde otogara gidip kendimize Saraybosna için bilet aldık. Geldiğimizin üçüncü günü gece saat 23:00'e aldığımız biletle 8 saatlik aşır maceralı bir otobüs yolculuğu ile geri döndük...

Hacer

Son Durak: Budva...


Balkanlar gezisine çıkarken asıl niyetimiz Priştine'ye kadar gitmek ve oradan otobüsle geri dönmekti. Ancak o işlerin öyle olmadığını, Balkanlar'ın ne kadar büyük olduğunu, yolların ve araçların ne kadar kötü olduğunu bizzat yerinde öğrenince doğal olarak vazgeçtik. Kotor'da bir plan değişikliğe gidip Priştine otel rezervasyonumuzu iptal edip Budva'dan geri dönmeye karar verdik. Bir ihtimal de Budva'dan Podgorica veya Çetinje'ye gitmekti ama biz o kadar yorulduk ki Budva'da kendimizi tatil ruhuna bırakıp seyyahlıktan yerleşik tatilciliğe döndük. 
Kotor'dan otelden ayrıldıktan sonra Kotor otogarına kadar yürüyüp bir grup suratsız adamdan zorla bilgi alıp otobüs biletimizi alıp Budva otobüsüne bindik. Otele mail atmıştık ama bize adres bilgisi göndermekdikleri gibi yerini de bulamadık.
Bildiğin otelimizi bulamadık saatlerce. Otelin adresini taksiciler dahil herkes ilk defa duyuyormuş gibiydi, adını zaten bilen yoktu. Neden yokru? Çünkü otelin bir tabelası bile yokmuş, çünkü orası otel değil kiralık bir daireymiş.

En az iki saat yolda izde otel ararken Karadağlıu teyzeler oteli arayıp adres tarifi mi almadı, iki kez taksiye binip tekrar yanlış yerlere binip abuk sabuk yerlere mi gitmedik. Neler neler...
Mahalle aralarında dolaşırken adını hatırlayamadığım Makedonyalı bir Türk kadın ile tanıştık. O bizi kendi evine yakın bir pansiyona götürdü ama biz kendi rezervasyonumuz olduğundan ısrarla otelimizi bulmak istediğimizi söyleyip onunla birlikte otelimiz aramaya devam ettik.Ve yaklaşık 2 saat sonra nihayet bulabildik. Ama bizim sinirlerimiz laçka olup sinirden çıldırma aşamasına gelmiştik artık. 


Odayı bize göstermek için Sırpça dışında hiç bir dil bilmeyen genç bir çocuk gelmiş ve hiç bir sorunun cevabını alamıyoruz. Makedon arkadaşımız tercüme ediyor ama asıl sorun çocuk hiçbir şey bilmiyor. Otelin adını hatırlayamadım bi türlü aslında sburya yazıp gidecek olanları da uyarmak isterdim gitmeyin diye. 
Sonuç olarak biz orada kalmadık ve az önce gidip tanıştığımız pansiyona döndük. Bir aile işletmesi olan bu pansiyon şehrin merkezinde markete ve sahile çok yakın güzel bir yerdi. Otel sahibi ve karısı alt katta oturuyorlar, üst katları da kiralıyorlar. 
Sade, temiz, mutfaklı odaları olan bir yerdi, iki kişi geceliği 25 Avroya anlaşıp yerleştik. Ve Budva tatilimizi başlattık...
Pansiyonda biraz dinlendikten sonra pansiyona yakın bir market öğrenip gidip biraz alışveriş yapıp yemek yedik. Yemekten sonra artık dışarı çıktık ve eski şehire gittik. 
Budva'da eski şehir Kotor veya Herceq Novi'ye göre daha küçük ve derli topluydu. Mekanlar tamamen kafe, otel ve lokanta olarak kullanılıyor. Yalnız Budva yaz tatili için gidilen bir yer olduğundan bir çok mekan henüz sezonu açmamıştı. Akşam boyu gezip bir yerlerde kahve içip odamıza döndük.

Hacer

21 Ocak 2015 Çarşamba

Kotor Kalesi Tırmanışı ve Perast

Karadağ/Kotor Kalesi'nden Eski Şehir/Mayıs 2014

Kotor’da ikinci günümüzde bizi zorlu bir görev bekliyordu. Oraya kadar gitmişken kaleye tırmanmamak elbet olmayacaktı. Ama şu varki aylardan Mayıs olmasına rağmen öğleye doğru hava çok ısınıyor Kotor’da yaz mevsiminde düşünemiyorum nasıl sıcak olduğunu. Güneş düşmanı bir birey olarak ben yazın olsa asla tırmanamazdım. Çıkacak olanlar bunu dikkate almalı.
Karadağ/Kotor Kalesi'ne Tırmanış/Mayıs 2014

Sabah Balkanlar boyu en çok uğradığımız yerlerden olan Pekara’ya (pastane) bir kez daha uğrayıp bişeyler alıp odada kahvaltıettikten sonra başladık tırmanmaya. Spor ayakkabı şart ve bacaklarınızı kolları kapatmak şart. Önümüzden yürüyen Alman kızların ayaklarının dibinden yılan geçti, kızların çığlıkları arşı titrettiJ
Yol belki çok uzun değil ama gerçekten çok dik bir yol ve insanın nefesini kesiyor. Yaklaşık 1,5 saatte çıktık yarı zamanda da indik ama gerçekten saatlerce kendimize gelemedik.
Karadağ/Kotor Kalesi'nin Eski Şehir'den Görünüşü/Mayıs 2014
Çıkılmalı mı bence kesinlikle çıkılmalı çünkü manzara muh-te-şem. Kotor Körfezi ve eski şehri tepeden izlemek harika bir şey. Fotoğraflarda da göründüğü gibi insan izlemeye doyamıyor manzarayı.
Yukarıda biraz zaman geçirip fotoğraf çektikten sonra tekrar odamıza indik ve kendimize gelmeye çalıştık.
Biraz dinlendikten sonra bu sefer Perast’a gitmek üzere yola çıktık. Eski şehirin sağ taraftaki kapısından çıkıp biraz ilerideki otobüs durağında Perast için otobüs beklemeye başladık. 20-25 dk sonra otobüs geldi ve 2 Avro’ya bizi Perast’a götürdü.
Bu arada Karadağ’da her yerde Euro kullanılıyor.
Karadağ/Perast/Mayıs 2014
Perast denizdeki küçük adası, muhteşem evleri ve klişeleri ile tam bir turizm cenneti. Biz gittiğimizde çok kalabalı yoktu ama mekanlar doluydu. Perast’ı bir baştan diğer başa yürüyüp ilginç bulduğumuz kiliseleri ve binaları inceledikten sonra bir mekanda mola verdik.
Karadağ/Perast/Mayıs 2014
Zaten Espresso sever bir insandım ama Balkanlar’da daha da meftun oldum. Her yerde mi güzel olur bir kahve inanılır gibi değil. Melo ise tam bir Türk Kahvesi sever olduğundan Bosna Hersek’ten sonra ne içeceği konusunda biraz bocaladı. Ama Karadağ’ın yerel kahvesi olan “Kava” da karar kıldı. Türk Kahvesi’ne benziyor ama koca bir fincanda ikram edilen Kava güzel bir yerel kahve.
Karadağ/Perast/Mayıs 2014
Perast’ta kahve içip, fotoğraf çekip dolaştıktan sonra geriye dönmek için ana yola çıktık. Kısa bir beklemeden sonra otobüs geldi ve biz Kotor’a geri döndük.
Deniz ürünlerinden oluşan bir akşam yemeği ve başka bir sokak kafesinde kahve, bir pekara ziyaret derken o akşamı da yatakta bitirdik.
Bu arada Kotor gezimizi de akın akın yurdu insanı ile yaptığımızı belirtmeden geçemeyeceğim. Bizim gibi kendi başlarına gezen gençlerden tur grubuyla gelmiş amcalara kadar her çeşit ülkem insanı Balkanların her yerindeydi.
Seviyorum gezmeyi de gezenleri de…

Hacer

Ve İşte Kotor...

Karadağ/Kotor-Mayıs 2014
Herceq Novi'de eski şehirin tam tepesinde yer alan Otogar'a gitmek için otelden çıktığımızda tek derdimiz o yokuşu nasıl çıkacağımızdı açıkçası. Daha önceki yazılarımda da söylemiştim eski şehir kalenin içinde ve kale de şehrin tepesinde. Otelimiz de şehrin diğer yakasında olunca ilk akşam yemek yemek için bile gidememiştik İkinci gün gezmek için gittik de, üçüncüye artık isyan ettik. 

İsyan edip otostop çekmeye karar vermemizle tonton bir amcanın durup bizi alması bir oldu. Birbirimizi anlayabildiğimiz tek kelime Stari Grad oldu o da bizim hayatımızı kurtardı. Üç adımlık yolda enteresan bir trafik olunca eski şehire yaklaştığımzı yerde ben arabada valizlerle kalıp otogara kadar amcayla gittim. Melo ise Kanlı Kule'nin orada inip yakın bir pazar yerine gidip yolda atıştırmamız için bir şeyler aldı. Amcaya teşekkür edip otogarda indim ve Melo ile buluştuk.

Kotor yolumuz boş ve eski bir otobüste keyifli geçti. Deniz tarafındaki yol da manzara da harikaydı. Ertesi gün geleceğimiz Perast'ı görerek Kotor'a geçtik ve o anlatıla anlatıla bitirilemeyen Kotor Körfezi'ne giriş yaptık. Otobüs bizi otogara kadar götürdü, aslında eski şehirin girişinde inmemiz gerekiyormuş. Allahtan otogar şehre yakın bir yerde de çok yürümedik. 

Karadağ/Kotor-Mayıs 2014

Kotor'da limanın hemen karşısındaki kapıdan şehire girdiğimde gerçekten zamanda yolculuk yaptığınız hissine kapıldık. Müthiş bir mimari ve daha da önemlisi müthiş bir koruma örneği. Hayran olmamak elde değil. Kotor'da kaleye girmeden bir turizm ofisi var ve çok güzel bir eski şehir haritası üzerinde gideceğiniz yeri size işaretleyip veriyorlar. Harita olmadan ilk başta yol bulmak kolay değil ama bir kaç turdan sonra şehiri öğreniyorsunuz ve haritaya ihtiyaç duyulmuyor. 

Kalacağımız oteli bulduk ama orada kalmayacakmışız. Bizi başka bir binaya götürdüler. Gittiğimiz binada da tadilat vardı orası da olmadı. Son olarak bizi üçüncü binalarında bir daireye yerleştirdiler. O odaya misafir beklemedikleri için oda hazır değildi tabi. Hazırlanmasını beklesek başka binadan birileri gelecek ve saatler sürecekti ve biz yorgunduk. Neyse artık dedik ve yerleştik. Otelimizi Booking.com üzerinden bulmuştuk. Apartments Dukic tesisini maalesef bu sebeplerden dolayı hiç ama hiç sevmedik.
Otel hezeyanının moralimizi bozmasına izin vermeden dışarı çıktık. Ünlü Kotor Kalesi tırmanışını ertesi güne bırakıp şehri gezmeye başladık.

Karadağ/Kotor-Mayıs 2014

Melo’nun şehir hakkındaki ilk yorumu “Şu köşeden atlı bir şövalye çıksa hiç garipsemem” oldu. Haklıydı da…Tarihi doku mükemmel korunmuştu ve kendinizi gerçekten zamanda geriye gitmiş gibi hissediyordunuz.
Önce genel bir tur atıp bir şeyler atıştırdıktan sonra ünlü Kotor limanına inip dışarıdan inceledik şehri. Artık iyiden iyiye Balkanlar havasından çıkmış ve Adriyatik havasına girmiştik. Hava çok yumuşamıştı ve deniz ikliminin etkisi gözle görülür şekilde hissediliyordu.


Bebek Kalamarlı Akşam Yemeğimiz / Kotor Mayıs 2014

Kotor’da şehrin genelinde deniz ürünleri çok yaygın. Kalamar, midye ve çorbadan oluşan menüye 20 Avro ödedik.

Yemek Yediğimiz Lokanta- Adını Hatırlayamıyorum

 Akşam yemeğini eski şehir içinde bu güzel lokantada yedik. Güzel bir sokak kahvesinde kahve içtikten sonra odamıza gittik ve yattık…
Şovalyeler ve kabarık elbiseli hatunlar içeren güzel rüyalar gördük…

Hacer

2015'te Nereleri Görelim?

Karadağ/Perast-Mayıs 2014

Sürekli bir yerleri görme ve seyahat etme gibi bir planınız varsa gezideki sürenin neredeyse iki katı planlamaya ayırmak gerekiyormuş artık anladım. Bir de ekonomik kaygılarınız varsa bu planlama süresi daha da uzayabiliyor. Ucuz olsun, tatillere uysun, az parayla çok yer görülsün bla bla bla uzayıp gidiyor buradaki hesap kitap.

Son 3-4 ayım 2015'i planlamakla geçti. Daha da geçeceğe benziyor. Önce nereye gitsek, sonra nasıl ucuz gitsek en sonda da gidince neler yapsak planları...Ama planı bile beni mutlu ediyor o da ayrı...İlk ve son bölümü Melo ile birlikte yapıyoruz ama nasıl ucuz gitsek en çok bana kalıyor. Ucuz biletin kokusunu 8 ay önceden alırım affetmem:)

Böyle böyle planlar yapıp geldik 21 Ocak'a. Ve biz bu yıl içinde şuralara gideceğiz nasip olursa:)

- 17-22 Nisan Bologna-Verona-Venedik ( Bu gezide ekibimize ağır bir misafir katılıyor: Annem:)
- 8-14 Haziran Ayvalık / Yunanistan- Midilli Adası (Geçen sene Kos-Simi-Rodos gezimizde adalara aşık olduk, tekrar gidelim dedik)
- Eylül'ün ilk haftası tam gün belirlemedik Makedonya ve Kosova
- 30 Eylül-5 Ekim Antalya (Adrasan veya Kaş)
- Temmuz ve Eylül'de Giresun / Karadeniz (Bayram dolayısıyla aile kavuşması.)

Buralardan hariç bir de Gaziantep niyetimiz var ki halen bilet peşindeyim. Uygun bir kampanyada hemen atlayacağım. Antalya hiç niyetimizde olmamasına rağmen Sun Express'ten gidiş geliş 75 TL'ye bilet bulunca almamak olmazdı.

Sun Express benim çok sevdiğim bir diğer firma. Geçen sene İzmir'e 60 TL'ye gidip gelmiştik. Çok güzel bir geziydi yazısını da yazarım inşallah bir ara...

Çok kampanyalı günlere inşallah...

Hacer

20 Ocak 2015 Salı

Herceq Novi ve Duriye

Karadağ/Herceq Novi-Mayıs 2014

Herceq Novi'de uyandığımızda dün yaşadığımız stresten eser kalmamış, dinlenmiş, sakinleşmiş ve açtık. Studios Adriatic otelini Booking üzeriden bulduk ve çok memnun kaldık. Sahibesi Marianna çok tatlı bir kadın ve bize Sırpça- İngilizce sözlük hazırlamaya kadar oldukça yardımcı oldu. Tam bir Türk dizisi fanatiğiydi bu arada. Marianna'dan civar hakkında bilgi alıp kendimizi eski şehire attık. Önce sahile inip sahil boyu yürüdük ve merkeze geldiğimizde eski şehir için tırmanmaya başladık. 
Karadağ/Herceq Novi-Mayıs 2014


İnsan gerçekten bu kadar harika yerleri nasıl bu kadar iyi korduklarına şaşırıyor. Her eski şehire girdiğinizde zamanda yolculuk ediyorsunuz. Ve neden bilmiyorum ama şehirleşmede bizim kadar kötü bir millet yokmuş gibi geliyor bana. 
Karadağ/Herceq Novi-Mayıs 2014

Karadağ/Herceq Novi-Mayıs 2014

Küçücük Herceq Novi'de muhteşem binalar, kliseler, meydanlar ve kafeler vardı. Ve biz hangisine gireceğimizi gerçekten şaşırdık. 
Kahvaltı için uğradığımız bir çok mekanda maalesef domuz içeriği olmayan yiyecek bir şey bulamadık. Biz de ekmek alıp sanviç yaptık ve eski şehirin içinde rastladığımız bir pazardan meyve alıp yedik. İngilizce anlaşamayınca çareyi otel sahibemize Sırpça bir kaç kelime yazdırmakta bulduk. 

Karadağ/Herceq Novi-Mayıs 2014

Karadağ/Herceq Novi-Mayıs 2014
Herceq Novi'de Kanlı Kuleyi ve Eski Şehiri gezdikten sonra Savina Manastırı'nı gezmek için yola çıktık Şehrin diğer kısmına doğru yürürken bir kadın bize selam verdi ve direk İstanbul dedi:) Biz de evet İstanbul diyince kadın adının Duriye olduğunu ve Müslüman olduğunu söyleyip bizi kahve içmeye davet etti. Reddettik ama başarılı olamadık. Çünkü Duriye çok ısrar etti ve biz de kendisini kıramadık. Herceq Novili bir Müslüman olan Duriye türk dizilerinden öürendiğini söylediği kırık dökük Türkçesiyle bizi çok güzel ağırladı. Kahve yaptı, şerbet ikram etti ve Türkiye'yi ne kadar çok sevdiğinden bahsetti. Biraz sonra kızı geldi ve o İngilizcesiyle anlaşmamıza yardım etti. Duriye bize tatili onlarda geçirmemizi bile teklif etti. Biz de onu İstanbul'a davet edip ayrıldık. 
Karadağ/Herceq Novi-Mayıs 2014

Savina Manastırını da ziyaret ettikten sonra odamıza gelip valizlerimizi aldık ve Kotor'a gitmek için yola çıktık....

Hacer

Trebinje Üstünden Herceq Novi

2014 Mayıs- Karadağ-Herceq Novi

Yeni yerler görmek, yeni yeni yerler keşfetmek çok güzel de bence seyahatte insan en çok kendini keşfediyor.Yok artık dediğiniz durumlarda neler yaptığınızı ya da yapamama dediğiniz şeyleri yapabilmeyi keşfetmek gerçekten çok güzel. Bu konudaki en muhteşem örnekler şu işlerine güçlerine ara verip 2-3 yıl dünyayı gezen tipler. Cesaret,özgüven ve güç gerektirir. O aşamaya gelmeme çok var. En fazla 7-8 günlük gezilerle hazırlanabilir miyim bilmiyorum ama seneye tüm tatilleri biriktirip aralıksız bir ay bi Avrupa turu planlıyorum. Melo'nun bundan henüz haberi yok ama eminim duyunca çok sevinecek:)
Mostar'dan dolmuşlu kargoculuk yapan Zoran Ağabey'in aracına bindiğimizde de bunları konuşup güle oynaya seyahat ediyorduk.

Pek de medeniyetin olmadığı köylerden kasabalardan geçip Sırp yönetimindeki bölüme geçip oradan da Trebinje'ye vardık. Trebinje bir Sırp şehriymiş. Hatta Bosna Savaşı'nda Sırp ordularının ana merkezi de buradaymış. Şehrin Bosna-Hersek ile neredeyse uzaktan yakında alakası yoktu. Biz bu şaşkınlıkla ne yapsak diye düşünürken onlar da iki tane başörtülü tipin ortalarda aval aval dolaşmasını garipsediler sanırım. Bu esnada biz yine Mostar'daki teyzenin gazabına uğrayıp Herceq Novi'ye o gün otobüs olmadığını öğrendik. 
Bu sefer işler daha zordu. Melo Sırplardan nefret ediyodu, otostop çekilecek durum yoktu. Şehirde kalabilecek durum hiç yoktu. 

Bunları tartışırken Sırp bir taksici ile tanıştık ve adam gözlerimizden nasıl bir ifade okuduysa lütfen korkmayın ben size yardımcı olabilirim dedi. Oldu da gerçekten. 20 Avro'ya bizi Herceq Novi'ye götürdü, otelimizi aradı adresi aldı, aradı taradı ve tam otelin kapısına getirip bıraktı. Mostar Otogar'daki teyze bize oldukça pahalıya mal olmuştu ama yapacak bir şey yoktu. 

Herceq Novi'de kaldığımız otel eski şehire baya uzakta ama temiz güzel bir yerdi. Güzel bir deniz manzarası vardı. Ancak o gün yaşadığımız stres ve otelin şehre uzak olmasından dolayı yakındaki marketten bi şeyler alıp atıştırıp yattık, şehri gezmeye ertesi gün devam ettik...

Hacer


Mostar ve Poçitel

Bosna Hersek/Mostar/Poçitel Köyü-Mayıs 2014
Mostar'da ikinci günümüzde sabah erken saatlerde kalkıp kahvaltı için börekçilere attık kendimizi. Balkanlar gerekten tüm hamur işlerinde çok ama çok iyiler. Ünlü Boşnak böreğinden başlayıp pastanelerdeki her tür hamur işinin tadına baktık çok şükür ve hiçbiri de bizi yanıltmadı. Yalnız bu günlerde melo'nun çay krizi tutmaya başladı. Otele yakın bir süpermarkete girip Türk çayı aradık ve bir kutu poşet Hint çayı aldık. Çok güzel bir çaydı gerçekten... Ve biz gezimizin devamını o çayla birlikte yaptık:)

Bosna Hersek/Mostar/Poçitel Köyü-Mayıs 2014
Ertesi gün otogardaki yanıltmacı teyzenin dediğini yapıp Poçitel'e gitmek için dolmuşa bindik. Gerçek bir dolmuştu ve şoför Zoran Ağabey her 50 mt bir durup insanlarla sohbet edip, paket verip paket alıyordu. Böyle böyle dura kalka 1 saatlik yolculuk sonrasında Poçitel'e geldik. Yanlış hatırlamıyorsam Poçitel'e gidiş 8 KM'ydi. 

Bosna Hersek/Mostar/Poçitel Köyü-Mayıs 2014
Poçitel orjinalliği bozulmamış harika bir Osmanlı Köyü. Detaylı bilgi için şuradan tıklayalım. Tık
İnsan gerçekten zaman tüneline girmiş gibi hissediyor ve başka bir alemde seyahat ediyor. Aşağıdan yukarıya çıkış pek kolay olmuyor ama çıktığında da müthiş bir manzara ile karşılaşıyor insan. Güzel güzel gezdikten sonra neşe içinde aşağıya inip otobüs sorduğumuzda yolun insana neler getirdiğini öğrendik. Çünkü teyzenin dediğinin aksine dönüş için hiç bir vasıta yoktu. 

Bosna Hersek/Mostar/Poçitel Köyü-Mayıs 2014

Bosna Hersek/Mostar/Poçitel Köyü-Mayıs 2014
İlk şoku atlattıktan sonra civardaki turistik eşya satıcılarına danıştık.Mostar'a gitmek için 25 Avro para istediklerinde ne büyük bir hata yaptığımızı anladık. Ve her gezginin can dostu otostop çekmeye karar verdik. Ya Allah diyip yolun kenarına durduk ama en son üniversitede Çıralı'da otostop çektiğimden bi tutukluk oldu tabi bende:) 

İlk bir kaç arabayı atladıktan sona hızla gelen eski model bir Opel biraz uzaklaştıktan sonra durdu ve geri geldi. İçinde genç bir asker vardı ve o da hiç İngilizce bilmiyordu. Mostar diyince ok dedi ve bizi aracına aldı. Araca binince ilk iş bize künyesini gösterdi ve Müslüman olduğunu söyledi. Tarzanca bir anlaşmayla sohbet ettik. Birbirimize Facebook isimlerimizi yazıp verdik ve halen Google Translate sayesinde sohbet ediyoruz.

Mostar'a döndüğümüzde yine akşam saatleri olmuştu ve biz sakin bir yerde akşam yemeğimizi yiyip yattık. Ertesi gün önce Trebinje'ye daha sonra da Herceq Novi'ye doğru yola çıktık...

Hacer

Mostar ve Blagaj Alperenler Tekkesi

Bosna Hersek/Mostar Tren Yolu-Mayıs 2014
Bosna-Hersek'te ikinci durağımız Mostar oldu. Saraybosna'dan Mostar'a hem otobüs hem de trenle gidilebiliyor. Otobüs ve tren garı yan yana. Sabah 06:00 civarı otelin bekçisi bize bir taksi çağırdı ve 5 Avroya bizi gara getirdi. Aslında iyi bir saat de olsa yürünebilir gara. Şehir merkezine çok yakın zira.
Gara gelince biz tercihimizi trenden yana kullandık ve biletlerimizi alıp tren saatini beklemeye başladık. Tren saat 06:50'de hareket etti bilet fiyatı da 11 KM.
Bosna Hersek/Mostar Treni-Mayıs 2014

Tren de garı da yıllar yıllar öncesinden kalma ve bakımsız. Yol boyu geçilen her yer aslında öyle. Ama doğa muhteşem. Trenin geçtiği asma köprüler, içinden geçilen köyler hepsi ama hepsi muhteşem.
Bosna Hersek/Mostar Tren Yolu-Mayıs 2014
2,5 saat sonra Mostar tren garına gelmiştik. Mostar Garı Saray Bosna'dan daha da bakımsız. Hemen yanında da otobüs terminali olan gara gelmişken iki gün sonrası için Karadağ-Herceq Novi biletimizi de ayarlamak istedik. Ve yolculuğun ilk sürprizlerinden birini tam o anda yaşadık.
Otobüs terminalinde çok çok az İngilizce bilen bir abla bize Mostar'dan Herceq Novi'ye direk otobüslerin olmadığını söyledi. Yani aslında var ama otobüs Dubrovnik'ten geçiyor. Hırvatistan bir ay önce bizden vize istemeye başlamış ve bizim de Schengen vizemiz yok. Dolayısıyla bizim otobüsün Hırvatistan'a girmeden Karadağ'a geçmesi gerekiyor ve işte o otobüs kaldırılmış.:(
Az İngilizceli sert mizaçlı teyze bize Tirebinje'ye gitmemizi ve oradan Herceq Novi otobüsü bulacağımızı söyledi. Ertesi gün Poçitel'e gitmek istediğimizi söylediğimizde de yine bize bir araç önerdi ve dönüşü bulursunuz dedi. Biletleri de aldık. Ve tabiki hiçbir şey dediği gibi olmadı...
Mostar'da bilet işlerimizi hallettikten sonra ilk işimiz otelimizi bulmak oldu. Çok küçük bir yerleşim yeri olan Mostar'da bu gayet kolay oldu. Otel boştu ve kapısında bir telefon numarası vardı. Aradığımızda birazdan geleceklerini söylediler. Ara sokakta onları beklerken komşular bize önce birer sandalye sonra da bir tabak kiraz ikram ettiler. Teşekkür edip kirazlara gömülüp keyifle bekledik ev sahibimizi...
Pansiyon İsa'da tüm binada sadece biz kaldık. Çok memnun kaldığım söylenemez açıkçası ama sahipleri iyi niyetli ve tatlı insanlardı. Oğulları misafirler için uygun fiyatlı tur ayarlıyormuş ama biz gittiğimizde okulda olduğundan faydalanamadık.
Otele de yerleştik ve sonra gezmeye başladık.
Bosna Hersek/Mostar -Mayıs 2014

Bosna Hersek/Mostar -Mayıs 2014

Bosna Hersek/Mostar -Mayıs 2014
Mostar'ı ve Mostar Köprüsü'nü görünce hiç bir fotoğrafın orayı anlatamayacağını anladım. Melo, Balkanlara'a gitmeden önce hayatında öyle bir yeşil nehir görmemişsindir demişti. Ve ben gerçekten görmediğimi oraya gidince anladım. Köprü ve civarında yüzlerce Türk turistle birlikte gezdik. Zira tarihler artık 19 Mayıs tatilini gösteriyordu ve yurdum insanı turlar ile Balkanlar'a akın etmişti. 
Biz Mostar'da iki gece kalacaktık ve hedefimiz Mostar'ı, Poçitel'i ve Alperenler Tekkesi'ni gezmekti. Mostar'ın içinde biraz gezdikten sonra bize tur rehberlerinde yazdığı üzere Hırvat tarafına geçip otobüs durağını bulduk. Ama otobüsü bulamadık maalesef. Duraktaki tabelada İngilizce hiçbir şey yazmıyordu. Bir iki başka otobüs geldi, şoförlere sorduk yok dediler. O esnada eski bir Mercedes yaklaştı ve içinden Salih Abi indi. Yani adı Salihmiş o an tanıştık ve istersek bizi götürebileceğini söyledi. Çat pat İngilizcesiyle Alperenler Tekkesi'ne gidiş- bekleme ve dönüşe 15 Avro'ya anlaştık, bindik gittik. 
Adından anlaşılacağı üzere Müslümanmış Salih Abi, kibar ve iyi bir insandı. Umarım yolu açık olur...


Bosna Hersek/Blagaj Alperenler Tekkesi -Mayıs 2014

Blagay Alperenler Tekkesi'ni Anadolu'dan gelen Sarı Saltuk (k.s) adlı bir dervişin kurduğu rivayet edilir. Osmanlı'nın fethinden bir asır evvel bu toraklara, insanlara İslam'ı anlatmak için gelen Sarı Saltuk'un tekkenin ikinci katında temsili bir mezarı da bulunuyor. Detaylı bilgi için linkten faydalanbilirsiniz. Tık

Tekkenin etrafında balık yenen lokantalar var ama biz yemedik. Tekkeyi gezip birer kahve içtikten sonra Salih Abi'nin bizi bıraktığı köy içine kadar yürüdük. Namaz için camiye giren Salih Abi çıkınca geri döndük ve bizi aldığı yere bıraktı. Biz bir kez daha Mostar'ın içine bıraktık kendimizi...
Geri döndüğümüzde saatler artık akşamı gösteriyordu ve biz biraz da Hırvat tarafından gezdikten sonra otele dönüp yattık. 


Hacer

Güzel Saraybosna...

Bosna Hersek/Saraybosna-Mayıs 2014
 Saraybosna'da Tünel Müzesi ve otel arama ile başlayan günümüz otele yerleştikten sonra şehir turuyla devam etti. Otelimizden Başçarşı'ya kadar fotoğraf çekerek, neredeymişiz diye bakarak gezdik, dolaştık
Saraybosna girdiğiniz andan itibaren sizi hüzünle kuşatan bir şehir maalesef. Bosna Savaşı bizlerin Körfez Savaşı ile birlikte ilk hatırladığı savaş olması sebebiyle anılar taze. Evlerin üzerindeki kurşun izleri, bombalarla yıkılmış duvarların sıvanmış ama boyanmamış yüzeyleri ve tabi ki ucu bucağı gelmeyen şehitlikler.

Etrafı dağlarla çevrili Saraybosna'da tepelere yerleşen Sırp keskin nişancıların insanları nasıl öldürdükleri ve insanların bir yerden bir yere nasıl koşarak geçtikleri geliyor gözümüzün önüne. Çok güzel ve bir o kadar da hüzünlü bir şehir Saraybosna...Savaşta annesini - babasını kaybeden küçük bir kız çocuğu...

Bosna Hersek/Saraybosna-Mayıs 2014

Başçarşı'nın arka tarafındaki şehitlikte Aliya İzzetbegoviç'in de mezarı bulunuyor. Şehitlikleri ziyaret ederken buraya da uğradık...

Başçarşı'nın sokaklarını, dükkanlarını gezip kendimizi Avrupa'da değil de Bursa'da hissederken yemek yemeye karar verdik. Tercihimizi Cevabi'den yana kullandık. Melo daha önceden de yediği için zaten tadını biliyordu ve büyük bir heyecanla bekliyordu tekrar karşılaşmayı:) Benim için de köfte, soğan ve pidenin birlikteliği ancak bu kadar güzel olabilirdi dedirten bir yemekti.

Başçarşı'da açık olan camileri, kliseleri ve yakındaki caddeleri gezdikten sonra ünlü Bosna Kahvesi'nin tadına bakmak için Morica Han'a oturduk. Ve dönene kadar bunu fırsat buldukça tekrarladık.

Bosna Hersek/Saraybosna-Mayıs 2014

Şehirde gece hayatınız varsa eğer yeni şehir taraflrına doğru bir çok klüp vb mekanlar olduğu göze çarpıyor. Ancak bizim gibi pek gece hayatıyla ilişkiniz yoksa Morica Han vb kafelerde daha çok vakit geçirebilirsiniz.
Morica Han'da ücretsiz wi-fi var, kahveler çok güzel. Kahve yanında gelen lokum harika. Geç saate kadar burada takıldıktan sonra otele gidip yattık. Sabah çok erkenden yollara düşeceğiz zira...

Hacer

I.Balkan Çıkartması

Bosna Hersek/Saraybosna-Mayıs 2014
 Gezi bloglarını okuyunca hepimiz gördük ki Balkanlar uzun süreli gezecekler için neredeyse ilk rota.Uzun süre geziden kastım da bi başlayalım da sonrası da gelir inşallah tarzındaki yıllara dayanacak gezi rotaları...
Balkanlar hem ucuz hem çok güzel...Bir gezgin için bundan daha iyisi olamaz heralde.
Benim için ekonomik durumumu toparlayıp, artık yurt dışına çıkabilirim dediğim noktada ilk rota Balkanlar oldu. Balkanlar derken tabi ki tamamı değil, zira 9 günde ancak 2 ülkenin 5 şehrini gezebildik. Eski Yugoslavya nasıl bir ülkeymiş gidince daha iyi anladım...
Biletimizi gideceğimiz tarihten 8 ay önce alarak, alınabilecek en ucuz rakama almış olabilirim:) Gidiş geliş 70 Avro civarıydı sanırım. Pegasus bu konuda benim en sevdiğim şirketlerden biri. Hem çok erken bilet alabiliyorsunuz hem de çok ciddi kampanyalarla çok ucuza seyahat edebiliyorsunuz. 
17-25 Nisan arasında yapacağımız gezide yaptığımız tek hata biletleri gidiş-dönüş Saraybosna almak oldu. Tek yön biletlerde sorun çıktıüı yazıyor Pegasus'un sitesinde ama sonradan araştırınca gördükki hiç bir sorun çıkmıyormu. Saraybosna gidiş Podgroica dönüş alsaydık çok daharahat olacaktık. Gidiş-Dönüş Saraybosna ise biraz maceralı ve başladığın yere dönmeli bir gezi oldu...
Saraybosna'ya öğlen saatlerinde indik ve ilk iş havalimanı yakınındaki Tünel Müzesi'ni görmek oldu. Taksi ile 10 Avro'ya anlaştık ve bizi havalimanından Tünel Müzesi'ne kadar getirdi. Müze küçük ama Saraybosna için anlamı çok büyük. Biz gittiğimizde hava hafif yağmurluydu çok da kalabalık değildi. Bizden başka 3 günlüğüne İstanbul'dan gelmiş 2 Türk kız daha vardı. 
Müzenin oraya herhangi bi toplu taşıma aracı gelmiyor. Vakti bol olanlar için tek çare taksi. Bizim gibiler ise diğer alternatif tabanvay:) Bölgedeki esnafa sorduk ev en yakın otobüs durağını öğrenip yürümeye başladık. Köy gibi yerlerin içinden geçip 15 dk lık bir yürüyüşten sonra bir yol kenarına geldik. Burada bir otobüs durdu ve bizi merkeze giden tramvayların olduğu Ilıca'ya kadar götürdü. Çok yakın olduğu için de ücret almadı. Zaten turistik bir bölge olmadığı için sırtında çanta gezen iki kız görmek biraz da garip geldi sanırım.
Ilıca'da merkeze giden 3 nolu tramvaya bindik ve yaklaşık 20 dk lık bir yolculuktan sonra son durakta indik. Ama bir sorun vardı, burası haftalarca çalıştığımız son durak değildi ve şoför tek kelime bile İngilizce bilmiyordu. Türkçe hiç anlamıyordu. Çünkü kendisi Hırvattı...
Bu noktadan oteli bulana kadar oldukça yürüdük ve oldukça da kaybolduk. Çok sonra öğrenebildik ki aşırı yağmurdan dolayı tramvaylar merkeze kadar giremiyormuş. Bu yüzden biz çalıştığımız yerde değil bambaşka bir yerde inip oteli aramak zorunda kaldık. Otelimiz Apartments Casa United'ı Booking.com üzerinden bulduk. İki kişi bir gece için 40 Avro ödedik. Temiz ve standart bir oteldi. Daha ucuz ve güzel oteller bulunabilir ama biz iki kız olmanın tırsıklığını henüz üzerimizden atamamıştık:) Otelimizi bulup yerleşip biraz dinlendikten sonra sıra artık gezmeye gelmişti. Ve biz tatil havasına girmeye başlamıştık...
Bu yazıyı Balkanlar'a gitmemden yaklaşık 6 ay sonra yazıyorum...Ve bunu yazarken bir yandan da Eylül ayı için ikinci bir Balkanlar gezisi planlıyorum. Ben Balkanlar'ı çok ama çok sevdim. Bosna Hersek, Karadağ (Montenegro) ikisi de birbirinden güzel rüya gibi ülkeler. Ve delicesine de ucuz...Biz 9 gün boyunca çok da ucuz takılmadan kişi başı 300 Avro harcadık. Ve bir çok gezgin arkadaşın sitesini okuduğumuzda görüyoruz daha da ucuza gezilebilir aslında.
Gezdiğimiz şehirleri de bölüm bölüm yazayım diyorum, güzel olur:)

Hacer