Kos'ta son günümüzde kahvaltımızı dışarıda edip bu sefer şehir merkezinde denize girmek istediğimizden adalı bir Türk olan İbrahim tarafından işletilen Tarzan Beach'e gittik. Biraz sıkışık tepişik ama şezlongları ve şemsiyeleri güzel bir yer Tarzan.
Frappelerimiz eşliğinde bol cıstaklı plaj müziklerinin eşliğinde iki üç saat vakit geçirdik plajda. Daha önce de yazmıştım biz çok fazla deniz-güneş insanı olmadığımızdan plajda çok vakit geçiremiyoruz. Melo yine benden iyi durumda ama ben çölde kalmış Ferdi Tayfur modeli sürünüyorum sıcak havalarda.
Tarzan'dan çıktıktan sonra otelimize geldik, duş alıp, valizlerimizi toplayıp otelden ayrılıp limana gittik. Simi feribotu biraz geç kaldığından sıcağın alnında feribot beklemek zorunda kaldık.
Gemi çok geçmeden geldi, yolcularını aldı ve çok da beklemeden limandan ayrıldı.
Kah geminin güvertesinde kah içeride harika bir yolculuk geçirdik. Simi'ye yaklaşınca güverteye çıktık ve hayatımızın belki de en güzel yerini izleyerek limana yanaştık.
Simi gerçekten benim hayatım boyunca gördüğüm en güzel yer. Teknolojiyi çıkartsan yüzlerce yol öncesinde kalmışcasına bozulmamış, korunmuş ve sakin. Simi'de gemiden minnak bir limanda inip çok da bir yön bilgisine ihtiyacınız olmadan doğal olarak merkeze doğru yürüyorsunuz 3 dakika. Zaten genel olarak Simi'de her yerin her yere mesafesi bu.
Simi'de yine Booking üzerinden Grace Hotel&Studios'a rezervasyon yaptırmıştık. Sahilde bir kaç yere sorunca otele ait bir lokantayı tarif ettiler bize ve orada Yannis ile tanıştık. Yannis sanırım otelin shaibinin oğluydu ve Rodos'ta üniversitede okurken Türk arkadaşları olduğundan güzel bir Türkçe konuşuyordu. Bizi kısa süre bekletip bu esnada soğuk ikramda bulunup otele ait aracı çağırdı. Araç bizi 3-4 dakik amesafedeki otele bıraktı. Burada da çok tatlı bir bayan otel görevlisi bize yardımcı oldu. Bölge hakkında bilgi verip, meyve suyu ikram edip daha sonra odamıza çıkarttı.
Otel de Simi kadar güzeldi. Yöresel mimari ile yapılmış bir yapı, temiz, küçük, şirin bir otel. Her ne kadar bize hitap etmese da odaya misafirler için şarap da bırakılmış ikram olarak.
Adayı gezmeye tepedeki mahalle olan Chorio'dan başladık biz. Bu mahalleye Kali Strada adı verilen (The God Steps) 375 basamaklı merdivenle de çıkılabiliyor ama bizim gözümüz kesmedi açıkcası. Sahilden bir taksiye bindik ve 4 Avro'ya bizi tepeye kadar götürdü. Taksiden inince zaten gezilecek alanlar kendini belli ediyor. Manzara tepeden de bir harika. Biz oradayken akşam üstü olmuştu saat güneşin kızgınlığı geçmişti ve mükemmel bir hava vardı.
Mükemmel bir mimari ile dizayn edilmiş sokak aralarından etrafı ve manzarayı izleyerek keyifli bir yürüyüşle sahile indik.
Akşam yemeği için yine deniz ürünleriyle bezenmiş bir sofra hayalimiz vardı. Simi'de lokanta denilince ilk akla gelen yer tabi ki Manos. Bence Türklerin popülerleştirdiği sıradan bir lokanta ama bilemiyorum tabi. Yemek sonunda ne ödeyeceğimi bilememek bize göre olmadığından biz otelin de tavsiyesiyle Tholos Restaurant'a gittik.
Sahil'de limanı geçtikten sonra yol boyu lokantaların içinden geçip sonraki mahalleyi de bitirince yolun sonundaki Tholos'a ulaşılıyor.
Tholos'ta rezervasyonumuz olmadığı için bizi çok da hoş karşıladıkları söylenemez ama yine de çevirmediler ve bir masaya buyur ettiler.
Yediklerimizi fotoğraflamayı unutmuşuz maalesef burada. Ama kalamar dolması ve kabuklu haşlanmış midye, Greek Satası ve ahtapor yemiştik diye hatırlıyorum. Kalamar çok serrti, diğerleri ise güzeldi. Melo bu yemeği pek sevmedi. Bence de Kos'taki kadar efsane değildi. 52 Avro hesap ödedik.
Manos'ta çalan Tarkan ezgileri ve tabak kırmaktan çıldırmış A+ Türkleri izleyerek otelimize dönüp yattık....
Hacer
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder